Efektif altruizm, dünyaya en yüksek yararı sağlamaya çalışan felsefi bir yaklaşım ve sosyal bir harekettir. Amacı, dünyada var olan sorunlar arasından hangilerinin öncelikli olduğunu saptamak, öncelikli sorunlara ilişkin en etkili çözümleri geliştirmek ve bireylerin çözümlere yönelik sorumluluk almasını sağlamaktır. Efektif altruistler gelirlerinin, zamanlarının, kariyerlerinin ve yaşamlarının kayda değer bir bölümünü öncelikli sorunların çözümüne ayırmanın bir etik yükümlülük olduğuna inanırlar.
“Efektif” sözcüğü “etkili, verimli” olarak kullanılırken “altruizm” sözcüğü bencilliğin karşıtı olan “özgecilik, diğerkâmlık” anlamına geliyor. “Efektif” ve “altruizm” sözcüklerinin birleştirilmesi ise dünyanın öncelikli sorunlarına bilimsel, kanıt temelli ve etkili çözümler bulmanın gerekliliğini ve alışılageldik “yardımseverlik” ve “hayırseverlik” yöntemlerinin ötesine geçmemizin önemini ifade ediyor.
En yüksek yararı sağlamak, bir sorunun çözümü için olabilecek en az kaynağı kullanırken olabilecek en olumlu katkıyı yapmak demektir.
Kışı sokakta geçirmek zorunda kalan evsizler için giysi sağlamak gibi bir amacımız olduğunu düşünelim ve karşımızda üç seçeneğin olduğunu varsayalım:
Birinci yolu seçiyorsak evsizlere giysi sağlayan birden çok kuruluş olduğunu göz önüne alır ve yaptığımız bağış karşılığında diğer kuruluşlara göre daha çok, daha nitelikli, daha uygun giysileri bulan kuruluşu seçmek isteriz. İkinci yola başvuruyorsak gönüllülüğümüzü daha az zamanda daha çok kişiye ulaşarak tamamlamayı amaçlarız. Üçüncü yoldan ilerlemeye karar veriyorsak kampanyamızda kullandığımız bütçe, insan ve emek ile politik sürece en doğru şekilde müdahale etmenin stratejisini kurmaya çabalarız.
Hangi yolu seçersek seçelim, ilkemiz sokakta yaşamak zorunda kalan kişilerin giysi gereksinimi sorunu için olabilecek en az kaynağı kullanırken olabilecek en olumlu katkıyı yapmak, diğer bir deyişle, en yüksek yararı sağlamak olacaktır. Hangi yolun en yüksek yararı sağlayacağına ve dolayısıyla hangi yolu seçmemiz gerektiğine ise ancak araştırmalar yaparak ya da var olan araştırmaları inceleyerek karar verebiliriz.
Efektif altruizm de dünyanın öncelikli sorunlarına en etkili çözümleri bularak dünyaya en yüksek yararı sağlamaya çalışıyor.
Filozof Peter Singer’ın 1972’de yayımlanan “Bolluk, Kıtlık ve Ahlak” (“Famine, Affluence, and Morality”) makalesi efektif altruizmin teorik temellerini oluşturdu. Singer, makalesinde bir düşünce deneyi kurgulamıştı: Bir göletin yanından geçiyorduk ve gölette boğulmakta olan bir çocuk vardı. Çevrede bizim dışımızda çocuğu kurtaracak biri yoktu. Ancak çocuğu kurtarmamız, pahalı ayakkabılarımızın kullanışsız hâle gelmesine neden olacaktı. Pahalı ayakkabılarımız uğruna çocuğu kurtarmalı mıydık? Singer, soruya “evet” yanıtını verenlerin gereksiz harcamalarını kısmaları ve aşırı yoksulluğu ortadan kaldırmak için çaba göstermeleri çağrısında bulunuyordu; çocuğu kurtarmanın doğru olduğunu düşündüğümüze ve pahalı ayakkabılarımızdan vazgeçebildiğimize göre, gereksiz harcamalar yapmayı bırakabilir ve onlara ayırdığımız parayı da aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılması için kullanabilirdik.
2000’li yılların ortasından sonra değişik kişiler efektif altruizmin bir hareket hâline gelmesini sağladı. Oxford Üniversitesi’nde araştırmacı olarak çalışan Toby Ord ve aynı üniversitede profesör olan William MacAskill efektif altruizmin geliştirilmesine katkıda bulundu. Zaman içinde efektif altruizm gençler, akademisyenler ve sosyal sorunlara duyarlı olan kişiler arasında yayılırken aşırı yoksulluğa, hayvan sömürüsüne, iklim değişikliğine ve varoluş riskine karşı çözümler üreten ve efektif altruizmin ilkelerini benimseyen kuruluşlar da kuruldu.
Efektif altruizm belirli kişiler ve kuruluşlar ile bağlantılı olarak gelişiyor olsa bile bir taban hareketidir ve isteyen herkes efektif altruizme katkıda bulunabilir.
Dünyayı iyi yönde değiştirmek için birbirinden farklı yaklaşımlar var. Efektif altruizm, benimsenebilecek yaklaşımların önemli bir bölümüne karşıt değil ve onları dışlamıyor; yine de belirli ayırt edici noktalardan söz açabiliriz.
Efektif altruizm, tanık olduğumuz kötü durumlardan bazılarını diğerlerinden önce çözmemiz, başka bir ifadeyle, sorunları önceliklendirmemiz gerekliliği ile yüzleşmemizi sağlar. Efektif altruizme göre yaptığımız her eylem kaçınılmaz olarak olası diğer eylemleri yapamamamız sonucunu doğuracağı için çözülmesi öncelikli sorunları belirlememiz bir zorunluluk hâlini almalıdır.
Efektif altruizm, sonuçların ölçümüne ve değerlendirilmesine ağırlık verir; eylemlerin, bağışların ve yardımların ne kadar yarar sağladığını bilimsel yöntemler ve kanıtlar ile anlamaya çabalamanın ve gerekiyorsa çözümleri yeniden değerlendirmenin merkez önemde olması gerektiğini savunur. Bilimsel yöntemler kullanılmazsa ve kanıtlar dikkate alınmazsa arzu edilen çözümler sağlanamayabilir.
Son olarak, efektif altruizm dünyaya sadece entelektüel bir katkı yapmaz. Efektif altruizm, etik çıkarımların eylemlere dönüştürülmesini gerektirdiği için sadece bir teori değil ama aynı zamanda bir pratiktir.
Efektif kuruluşlar, olabilecek en az kaynağı kullanırken olabilecek en yüksek yararı oluşturmaya çalışan yardım kuruluşlarıdır. Efektif kuruluşların amacı en zor durumdaki kişilere ve en çok sorun yaratabilecek durumlara yönelik çalışmalar yapmaktır.
Efektif altruizme göre dünyanın öncelikli sorunları dört başlık altında toplanıyor.
İlgili sorunlardan bazıları şunlar:
Öncelikli sorunların şimdilik dışında kalan, ancak önemsenen ve zamanla öncelikli hâle gelebilecek başka sorunlar da var:
Öncelikli sorunlar dört ölçütün değerlendirilmesi yoluyla saptanıyor.
Aşırı yoksulluğun ve aşırı yoksulluğa bağlı önlenebilir hastalıkların ortadan kaldırılması için çalışan kuruluşlar
Hayvan refahı için çalışan kuruluşlar
İklim değişikliğiyle ilgili çeşitli kuruluşlar
Diğer kuruluşlar
Efektif altruizm hem bir hareket hem bir yöntem hem de bir felsefe. Hareket; çünkü dünyanın can alıcı sorunlarını toplumsal tabanını genişleterek çözmeyi amaçlıyor. Yöntem; çünkü sorunların önceliklendirilmesi ve çözümlerin geliştirilmesi sürecinde güncel bilimsel araştırmalara dayanan, kapsayıcı, değişime açık bir çerçeve kuruyor. Felsefe; çünkü temelini dünyaya en yüksek yararı sağlama ilkesinden ve etik yükümlülüklerden alıyor.
Başlangıç olarak efektif altruizm hakkındaki kaynaklarımızı incelemenizi ve araştırma yapmanızı öneririz. Düşüncelerinizi olgunlaştırdığınızda aşağıdakileri değerlendirebilirsiniz.
Koşullarınızı zorlamanıza gerek yok. Gelirinizi, kendinizi güvenceye almak için kullanabilir ve zamanınızı da kariyerinizde ilerlemek için harcayabilirsiniz. Söz konusu yöntem uzun vadede daha fazla kazanmanızı ve daha fazla kazandıkça da sürdürülebilir bir şekilde bağış yapmanızı sağlayabilir.
Kaldı ki büyük tutarlarda bağış yapmanız gerekmiyor. Efektif kuruluşlar 10 lira gibi oldukça az tutardaki bağışlarla bile oldukça yüksek yarar sağlayabiliyor; örneğin kansere ya da ölüme neden olan parazitleri yok eden tedavileri destekleyerek aşırı yoksulların yaşam koşullarını iyileştiriyor.
Bağış yapmak dışında yapabilecekleriniz için “Nasıl efektif altruism olabilirim?” bölümündeki maddeleri inceleyebilirsiniz.
Düşürmek zorunda değil. Efektif altruist olmak bütçenizde ve yaşam biçiminizde bazı değişiklikler yapmanızı gerektirebilir; ancak birçok efektif altruist gereksinim duymadığı şeylere yaptığı harcamaları ortadan kaldırarak kişisel alışkanlıklarını yeniden düzenliyor ve gelirinin bir bölümünü yaşam kalitesini düşürmeyecek şekilde bağışa ayırabiliyor. Efektif altruizm temelindeki girişimlerinizin sürdürülebilir olmasını kendinizi tüketmeden de sağlayabilirsiniz.
Unutmayın ki şu anda sahip olduğunuz gelir dünya geneliyle karşılaştırıldığında büyük olasılıkla oldukça ayrıcalıklı koşullarda yaşamanızı sağlıyor. Kazandığınız gelirle dünya genelinde hangi dilimde olduğunuzu Giving What We Can sitesinden hesaplayabilirsiniz.
Her öncelikli sorunla ilgilenmeniz gibi bir zorunluluk bulunmuyor. Kişisel olarak önem verdiğiniz öncelikli soruna eğilmeniz bile iyi bir başlangıç sağlayabilir.
Efektif altruizm ideoloji ya da inanç fark etmeksizin her kesimden ilgi görüyor. Efektif altruistlerin ortak noktası yaşamı daha iyi bir hâle getirme konusunda açık, esnek ve duyarlı bir yaklaşıma sahip olmaktır.
Kariyeriniz aracılığıyla yüksek yarar sağlamak için genel olarak üç yöntem öneriliyor.
Kariyeriniz aracılığıyla yüksek yarar sağlamak konusunda yapılan çalışmalara 80,000 Hours üstünden ulaşabilirsiniz.
Uluslararası efektif altruizm sitesini, Facebook grubunu ve forumunu inceleyebilirsiniz. Efektif altruizmin el kitabını, Peter Singer’ın The Most Good You Can Do kitabını veya William MacAskill’in Doing Good Better kitabını okuyabilirsiniz.
Sitemizi takip ederek, Efektif Altruizm Türkiye grubuna ve duyuru grubuna kayıt olarak ve etkinliklerimize gelerek aramızda bulunabilirsiniz. Her ayın dördüncü cumartesi günü İstanbul’da yaptığımız tartışmalara katılmak isterseniz İletişim sayfasını kullanabilirsiniz.
Bize İletişim sayfasından ulaşabilirsiniz.
Efektif altruizmin bağış yapılmasını önerdiği kuruluşlar, efektif altruizm hareketiyle doğrudan bağlantılı değildir; yapılan bağışların efektif altruizm hareketine maddi bir getirisi olmaz. Önerilen kuruluşlar uluslararasıdır, kayıtlıdır ve çalışmaları ulusal ve uluslararası denetim kuruluşları tarafından düzenli olarak incelenir.
Efektif altruizm, GiveWell adında bir değerlendirme kuruluşuyla bağlantılıdır. GiveWell bir değerlendirme kuruluşu olduğu için bir denetim kuruluşundan daha farklı bir işlevi yerine getirir; çünkü GiveWell denetimden başarıyla geçmiş kuruluşları yeniden denetime almaz ve çoğunlukla ihmal edilen bir görevi tamamlar: Kuruluşlarının sağladığı yararları ölçer. GiveWell, her yıl güncellediği araştırmalarla yararı diğerleriyle karşılaştırıldığında daha yüksek olan kuruluşları kamuoyuna açıklayarak değerlendirme raporlarını yayımlar ve bağışların o kuruluşlara yapılması önerisinde bulunur.
GiveWell’in internet sitesine girerek kuruluşlar için hazırlanan değerlendirme raporlarını inceleyebilir, sorularınız varsa iletişime geçebilir ya da ikna olmazsanız yeni bir tartışma başlatabilirsiniz.
Hayır. Efektif altruizm; toplumların, yasaların, kurumların ve devletlerin yapısal dönüşümünü amaçlayan kitle hareketlerini ve politik örgütlenmeleri dışarıda bırakan bir yaklaşıma sahip değil.
Efektif altruizm henüz bebeklik evresini yaşıyor; o nedenle öncelikli sorunlar için önerdiği çözümlerin çoğu cibinlik, ilaç ve gıda dağıtmak gibi etkisi ölçülebilir ve yararı kesin olan uygulamalardan oluşuyor. Sözü edilen uygulamalarla karşılaştırıldığında sonuçları oldukça öngörülemez kalan yapısal dönüşüm, belirsizliğinin büyüklüğü nedeniyle şimdilik öncelikli sorunlar içinde değil.
Gelgelelim, efektif altruistlerin bazıları yapısal dönüşüm konusunda kafa yormaya başladı bile. Bir topluluk olarak bilgi ve deneyim kazandıkça yapısal dönüşümü içeren çözüm önerilerinin de geliştirileceği düşünülüyor.
Hayır. Altruizmin temelinde dayanışma güdüsü yatıyor. Dayanışma güdüsü, kaynaklarımızın sınırlı olduğunun bilincinde olan bizler için önerilen çözümleri karşılaştırabilmemizi ve aralarından efektif olanları seçebilmemizi sağlayan bilim ve matematik araçları ile anlam kazanıyor.
Teknik raporları, istatistiksel çözümlemeleri ve analitik önermeleri kullanmamız yardımlaşmayı sayılara indirgememizden değil, tam tersine, yakında ya da uzakta olduğuna bakmaksızın her bireyin yaşamını eşit kabul etmemizden ve dolayısıyla bizden uzakta kalanları “sayı” olarak görmememizden ileri geliyor.
Önlenebilir hastalıklardan ölen, besin eksiği nedeniyle kalıcı zararlarla yaşamak zorunda kalan ve güvenli gıdaya ve temiz suya ulaşamayan insanlarla karşılaştırılamayacak kadar büyük bir refah içindeyiz. Uzun bir ömür yaşayabiliyor, sağlıklı bir yaşamın keyfini sürebiliyor, nitelikli bir eğitim alabiliyor, çeşitli arzularımızı gerçekleştirebilecek kaynaklara sahip olabiliyoruz. Vergilerimizi ödesek bile elimizde kalan gelir diğer bireylerin servetiyle karşılaştırıldığında hâlâ zenginlik boyutundaysa ve gelirimizin bir bölümünü yaşam kalitemizi düşürmeyecek şekilde öncelikli sorunların çözümü için ayırabiliyorsak, vergilerimizi ödemekten daha fazlasını yapmamız bizim için bir etik yükümlülüktür.
Üstelik vergilerimizin büyük bir bölümü zor durumdaki bireylere değil altyapı çalışmalarına harcanıyor; o nedenle vergilerimizi ödemekle yetinmemiz, yaşam biçimimizi duyarlı olma temelinde daha çok paylaşarak ve daha çok düşünerek değiştirmemizi sağlayan yollara yönelmekten kaçınmamıza da neden olur.
Efektif altruizm, en yüksek yarara küresel çapta yaygın olan sorunların çözümüyle ulaşılabileceğini savunuyor; uzağımızda olan ama milyarlarca bireyin yaşamını yıkıma uğratan sorunlar, ölçeği ve derinliği düşünüldüğünde yakınımızda olan ve binlerce kişinin yaşamını etkileyen sorunların önünde olmalı.
Kendi sokağınızdaki, kentinizdeki, ülkenizdeki sorunların da acil olduğunu düşünüyorsanız yerel topluluklara katılabilirsiniz. Efektif altruizm yerel sorunlarla ilgilenmenize karşı değil; ne de olsa hem yerel sorunlara yönelik çalışmalarda bulunmanızın hem de efektif kuruluşları araştırıp aklınıza yatanlara bağış yapmanızın ve yaşam biçiminizi efektif altruizm temelinde değiştirmenizin önünde bir engel yok.
Aşırı yoksulluk günde 1.90 doların altında geçinmek zorunda kalan yaklaşık 1 milyar kişinin yaşam koşullarını ifade eder. Güvenli gıdaya ve temiz suya sahip olmamak, yeterli sağlık ve eğitim hizmetlerine erişememek ve uygun konutlarda yaşayamamak aşırı yoksulluğun sonuçlarından sadece bazılarıdır. Eşitsiz gelir dağılımı, devletlerin sosyal olanaklar sağlamaması, iklim değişikliği, hayvan endüstrisi, verimli tarım alanlarının yitirilmesi, savaşlar, politik kargaşalar ve totaliter sistemler aşırı yoksulluğu derinleştirir.
Aşırı yoksulluğa bağlı önlenebilir hastalıklar; sıtmadan ve ihmal edilmiş tropikal hastalıklardan oluşan, çoğunlukla sivrisineklerden ve parazitlerden geçen kolayca çözülebilecek hastalıklardan oluşuyor. Söz konusu hastalıklar insanların yaşam kalitesinin ciddi şekilde düşmesine ve hatta ölümüne neden oluyor.
Birçok önlenebilir hastalığın temelinde aşırı yoksulluk yatıyor; çünkü önlenebilir hastalıkların tedavisi kolay ve ucuz, ancak tedaviye erişimsizlik hastalıkları derinleştiriyor. O nedenle önlenebilir hastalıklar aşırı yoksulluk koşullarında bulunan bölgelerde yaygın.
Önlenebilir hastalıklardan yaklaşık 1,5 milyar kişi etkileniyor ve her yıl yüz binlercesi ölüyor.
Aşırı yoksulluk ve aşırı yoksulluğa bağlı önlenebilir hastalıklar efektif kuruluşlara yapılan bağışlarla azaltılabilir. Bağışlar aşırı yoksulların temel gereksinimlerini karşıladığı gibi sürdürülebilir gelir kaynakları bulunmasını da sağlayabiliyor. Örneğin Give Directly, aşırı yoksulların yaşam koşullarını iyileştirerek iş kazanmalarına aracı olabiliyor.
Önlenebilir hastalıklardan etkilenen kişiler, oldukça ucuz ilaçlar ile tedavi edilebiliyorlar ya da önlenebilir hastalıklardan korunabiliyorlar. Örneğin Against Malaria Foundation sıtmanın yaygın olduğu bölgelerde cibinlik sağlayıp insanları sıtmadan koruyor. Bir cibinliğin üretimi 2 dolar tutuyor. Parazitler konusunda çalışan Schistosomiasis Control Initiative ise sadece 1 dolar ile 3 insanı tedavi edebiliyor.
Aşırı yoksulluklar ve aşırı yoksulluğa bağlı önlenebilir hastalıklar, son yıllarda tutarlı bir düşüş gösteriyor. Gelirinizin bir bölümünü aşırı yoksulluk ve aşırı yoksulluğa bağlı önlenebilir hastalıklar üstüne çalışan efektif kuruluşlara bağışlamanız iyi bir başlangıç olabilir.
Günümüzde insanlık tarihte hiç görülmemiş sayıda hayvan öldürüyor, işkence ediyor, köleleştiriyor ve mülkleştiriyor. Birçok hayvan güneşi görmeden, temiz hava solumadan, çimene basmadan etleri için mezbahalarda kesiliyor, diğerleri ise güneş gördükten, temiz hava soluduktan, çimene bastıktan sonra kesiliyor; her iki türlü de öldürülmek için yetiştiriliyorlar. İnekler kendi bedenlerinin sığabileceği kadar alanlarda acı verici yapay yollarla arka arkaya hamile bırakılıyorlar ve ömürleri 25 yıldan 5 yıla iniyor; çocukları için ürettikleri süt onlardan alınarak satılıyor. Tavuklar kafeslerde ya da kümeslerde zorla çiftleştirildikten sonra makinelerle kıyılırken stresten birbirini gagalayan civcivlerin gagaları koparılıyor. Balıklar, arılar ve diğer hayvanlar da benzer süreçlerden geçerek türlü türlü acının nesnesi hâline getiriliyorlar.
Küresel olarak her yıl yüz milyardan fazla hayvan öldürülüyor ya da işkenceye maruz bırakılıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verisine göre sadece Türkiye’de bir yıl içerisinde kesilen tavuk sayısı 1 milyarın üzerinde.
Hayvanlar da insanlar gibi acı çekebilen, yaşam farkındalığına sahip, sosyal ilişkiler kurabilen canlılar. Söz konusu özellikler, hayvanların da acı çekmeden ve özgür bir biçimde yaşamaları gerektiğini ve bir nesne olarak değil, bir özne olarak görülmeleri gerektiğini ortaya koyuyor.
Acı çekebilen, yaşam farkındalığına sahip ve sosyal ilişkiler kurabilen varlıklar olan hayvanların her yıl milyarlarcasına türümüz tarafından uygulanan şiddet, dünyanın daha özgür ve daha barışçıl bir yaşam alanı hâline gelmesini arzulayan herkesin karşı çıkması gereken bir durum. Bir kişinin cinsiyeti, ırkı, inancı ve diğer özellikleri nedeniyle şiddete maruz kalmasına nasıl karşı çıkıyorsak, sadece türü farklı olduğu için bir varlığın şiddete maruz kalmasına da karşı çıkmalıyız. Vegan olarak ve veganlığı yayarak hayvanları gıda, giyim, eğlence gibi kullanım alanlarımızdan çıkarmak, şiddete karşı olan herkesin tamamlaması gereken bir etik yükümlülük.
Kaldı ki hayvanları önemsemek ile insanları önemsemek birbirini dışlamıyor; çünkü hayvan endüstrisi, insanları etkileyen değişik sorunlar yaratıyor. Örneğin hayvanlar gıdaya çevrilirken çok yüksek miktarda su ve enerji tüketiliyor ve kitlesel sağlık sorunlarına yol açan zararlı atıklar oluşuyor. Hayvanların tüketim için yapay olarak nüfuslarının arttırılması, küresel ısınmaya neden karbon salınımlarının aşağı yukarı yüzde yirmisini oluşturuyor; süreç içinde tarım alanlarının hayvancılığa ayrılmasıyla beraber yükselen gıda fiyatları ise aşırı yoksulluğu derinleştiriyor. Şimdilerde bilim insanları hayvan tüketiminin farklı sağlık sorunlarına neden olduğu dair raporlar da yayımlıyorlar.
Vegan olarak hayvanlardan elde edilen gıdaları hayatınızdan tamamen çıkararak bitkisel beslenmeye geçebilir ve giyim, eşya, eğlence gibi alanlarda hayvan kullanımına karşı çıkabilirsiniz. Veganlık konusunda kendinizi eğiterek veganlığı yayabilirsiniz. Hayvanların da birer birey olduğu düşüncesiyle hayvan haklarını savunan yasalar için kampanyalara katılabilirsiniz.
Hayvan refahı konusunda çalışan efektif kuruluşlara bağış yapmak da başka bir seçenek; örneğin bunlardan Animal Equality ve The Humane League, endüstriyel hayvancılığın yarattığı hayvan sömürüsü konusunda insanları bilinçlendiriyor ve insanları hayvansal gıdalardan uzaklaştırmaya çalışıyor. Başka bir kuruluş olan The Good Food Institute da yeni teknolojiler ile hayvanlara acı verilmeden, laboratuar ortamında hayvansal gıda üretiminin mümkün olabilmesi için araştırmalar yapıyor.
Hayvan sömürüsünü sonlandırma yolunda hayvan refahı yaklaşımının mı yoksa hayvan hakları yaklaşımının mı benimsenmesi gerektiği derin bir tartışma. Efektif altruizm de tartışmadan payını alıyor.
Henüz birçok kimse, kurum ya da devlet hayvan haklarını odağına alan kökten bir değişimi kabul etmezken (hayvansal gıda üretiminin tamamen ortadan kaldırılması gibi) hayvan refahını ilgilendiren belli başlı değişiklikler yapmak konusunda (yumurtacılıkta kafes sisteminin terk edilmesi gibi) daha az direniş gösteriyor. Hayvan refahını önceleyen değişikliklerin şiddete maruz kalan yüz milyarlarca hayvanın acısını dişe dokunur ölçüde azalttığı dikkate alındığında çoğu efektif altruist kısa vadedeki sonuçları açısından “güvenli yol” olarak görülen hayvan refahı yaklaşımını şimdilik öne çıkarıyor.
Ancak her efektif altruist hayvan refahı yaklaşımını benimsemiyor. Hayvan refahı yaklaşımının hayvanların özgürlüğünü geciktirdiğini ve reform da olsa hayvanları şiddete maruz bırakan uygulamaların yanlış olduğunu, onun yerine tepeden tırnağa bir değişim planının ortaya konması gerektiğini düşünen efektif altruistler hayvan hakları yaklaşımını doğru buluyor. Araştırmalardan gelen veriler ve toplumsal değerler hızlı bir değişim içinde olduğu için gelecekte hayvan hakları yaklaşımının efektif altruistlerin çoğunluğu tarafından benimsenmemesi için de bir neden yok.
Önümüzdeki 20-50 yıl içerisinde 2°-4° derecelik bir sıcaklık artışı öngörülüyor. Küçük gibi görünen sıcaklık artışı dünyanın tamamını etkileyecek gıda ve su krizlerine, yüz milyonlarca insanın göç etmek zorunda kalmasına, yoksulluğun perçinlenmesine, can kayıplarına ve trilyonlarca dolarlık maddi zarara neden olacak. 2°-4° dereceden çok daha fazla bir sıcaklık artışı söz konusu olursa -örneğin yaklaşık 10° derecelik bir değişiklik- uygarlığımızı neredeyse yok edebilecek bir yıkım söz konusu olabilir. Güncel modeller böyle bir riske de işaret ediyor.
Kişisel olarak karbon salınımınızı azaltmak için tüketiminizi azaltabilir ve tüketim alışkanlıklarınızı doğaya duyarlı olacak şekilde yenileyebilirsiniz.
Karbon salınımınızı nötrlemek ve hatta eksi karbona geçmek için “karbon dengelemesi” yapabilirsiniz. Karbon dengelemesi, bağış karşılığında karbon salınımlarını azaltan yöntemlere kaynak ayrılması demek. Yapılan hesaba göre diğer kuruluşlarla karşılaştırıldığında birim kaynak başına daha çok karbon dengelediği sonucuna varılan Cool Earth bir seçenek olabilir.
Yağmur ormanlarının korunması için o bölgelerde yaşayanlara ekolojik ve sürdürülebilir gelir kaynakları yaratma çalışmaları, ülkelerin karbon salınımlarını azaltmaya yönelik kampanyalar ve iklim değişikliğinin etkilerini tersine çevirmeyi hedefleyen iklim mühendisliği de etkili çözümler arasında gösteriliyor.
Efektif altruizm, genellikle günümüzde var olan sorunlara eğiliyor. Gelgelelim, gelecekte canlıların soyunu tüketebilecek ya da küresel düzeyde büyük acılar verebilecek durumların neler olabileceği ve onlara yönelik nasıl önlemler alınabileceği de üstüne düşünmeye değer konulardan. İklim değişikliğinden kaynaklı salgın hastalıklar, biyoterör eylemleri, nükleer patlamalar ve zararlı yapay zekâ sistemleri birçok canlının varoluşunu tehlikeye düşürebilir.
Varoluş riski doğurabilecek sorunları belirlemek ve gerekli önlemleri almak için çalışmalar yapan The Centre for the Study of Existential Risk ve The Future of Humanity Institute gibi kuruluşlar artık var.
Varoluş riskine neden olabilecek durumların gerçekleşme olasığı günümüzde yüksek değil. Ancak o durumların gerçekleşmesinden sonra doğabilecek olumsuz etkiler, varoluş riskinin önceliklendirilmesi için bir ağırlık oluşturuyor.
Bir nükleer savaşın gerçekleşmesi olasılığı milyonda bir olsun. Zaman içinde bir nükleer savaşın gerçekten patlak verdiğini düşünelim. Nükleer savaş sonucunda milyarlarca canlının ölebileceği ve yoğun acılar çekebileceği bilgisine sahipsek ve uygarlığımızın çökmesi söz konusuysa gerçekleşme olasılığı milyonda bir olan bir nükleer savaş durumuna karşı önlem almak anlamlı hâle gelir.
Varoluş riski yaratabilecek durumların belirlenmesi ve gerekli önemlerin alınması -onların gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkacak zararlar ile karşılaştırıldığında- büyük bir maliyete neden olmaz. Akla yatkın bir ölçüde kaynak ayırarak varoluş riski yaratabilecek durumları engelleyebiliyor ya da varoluş riskini ciddi bir biçimde azaltabiliyorsak o alanlarda çalışmalar yapmamız mantıklı olur.
Efektif altruistler gelirlerinin, zamanlarının, kariyerlerinin ve yaşamlarının kayda değer bir bölümünü öncelikli sorunların çözümüne ayırmanın bir etik yükümlülük olduğuna inanırlar.